Bu çalışma teknolojik gelişmeler ile distopik bir gelecek hayal eden anlatıları mitolojik ve cinsiyet eşitsizliği çerçevesinde ele alır. Çoğu distopik öyküde, teknoloji ile cinsellik arasında kurulan bağın eril bir hayal gücünün ve onun bir dizi çelişik kalıplarının temsili haline geldiğini tartışır. Her ne kadar bazı çağdaş, özellikle feminist, bilim kurgu yazarları teknoloji temsillerini cinsel kimlikleri sorgulamak için kullansa da, distopik anlatıların inkar edilemez bir çoğunluk ve ısrarla geleneksel kadınlık anlayışını dayattığını gösterir. Bu çalışma bu gelenekselliğin tarihsel temellerini ve sonuçlarını sorgularken şu sorulara cevap verir: bugüne dair endişelerimizi geleceğe yansıtan tekno-distopyalar neden en çok kadın bedeni etrafında kurgulanır? Erkek bedeni ile makina sorunsuz birleşirken, teknoloji üzerine korkularımız neden çoğu kez kadınlığa dair endişeler ile yer değiştirir? Yazı insansonrası yaratılış hikayelerinde kadın yalnızca erkek için yaratılan bir eş değil, aynı zamanda teknoloji ve makineleşmeyle gelen Platonik endişelerin dışavurulmuş hali olduğunu gösterir. Siborglar, yani organik ve mekaniğin karışımı canlılar üzerine en çok yazan kritiklerin feminist teorisyenlerdir. Bu, insan-makine alaşımının hem erkek-egemen ideolojinin hizmetinde, hem de ona radikal şekilde meydan okuma potansiyeline sahip olmasından kaynaklanır. Bu yazıda, bir yandan bu yazarların bazılarının argümanlarına değinirken, bir yandan da yapay-kadın imgesinin tarihine, insansonrası endişelere ve bir örnek olarak günümüzün popüler tekno-distopyası Westworld dizisine değinilir. Sonuç bölümünde yazar, kadını kaotik, biçimsiz ve tehditkar imgelerle bağdaştıran kültürel anlayış için kadın cinselliği ve özgürlüğü birer tehdit unsuru olduğunu gösterir. Bu sosyo-kültürel endişe, teknofobya ile yer değiştirir. İşte tam da bu yüzden, siborg kurmaca yazını erkek değil kadın bedeniyle karmaşıklaşır. Robocop veya Transformers örneklerindeki gibi eril bir tekno-güç gösterisi yerine, ahlaki ve felsefi sorular soran (ve çoğunlukla bunları statükoyu yeniden üreterek cevaplayan) anlatılardır bunlar. Kurgu beden siborg ile, bedeniyle zaten kurgulanmış ve edimsel bir ilişki kuran kadın-insan benzer eril kaygıların özneleridir. Yazı, hem Westworld hem de diğer tekno-ütopyalarda, benimsediğimiz ataerkil ufkumuzdan kaçan, kazara bir başka empati dinamiği olduğunu gösterir: kaosu çağıran, biçimsizliğiyle bizi korkutan, kontrol etmezsek bizi tehdit edecek bu biyo-makina-insan figürleri ile kadınlar arasında, kastedilmemiş ve hatta istenmeyen huzur bozucu bir alt metin.

Tekno-Distopyaların Cinsiyeti: Ovidius'tan Westworld'e İnsansonrası Yaradılış Mitleri

Ozen Nergis Dolcerocca
Primo
2018

Abstract

Bu çalışma teknolojik gelişmeler ile distopik bir gelecek hayal eden anlatıları mitolojik ve cinsiyet eşitsizliği çerçevesinde ele alır. Çoğu distopik öyküde, teknoloji ile cinsellik arasında kurulan bağın eril bir hayal gücünün ve onun bir dizi çelişik kalıplarının temsili haline geldiğini tartışır. Her ne kadar bazı çağdaş, özellikle feminist, bilim kurgu yazarları teknoloji temsillerini cinsel kimlikleri sorgulamak için kullansa da, distopik anlatıların inkar edilemez bir çoğunluk ve ısrarla geleneksel kadınlık anlayışını dayattığını gösterir. Bu çalışma bu gelenekselliğin tarihsel temellerini ve sonuçlarını sorgularken şu sorulara cevap verir: bugüne dair endişelerimizi geleceğe yansıtan tekno-distopyalar neden en çok kadın bedeni etrafında kurgulanır? Erkek bedeni ile makina sorunsuz birleşirken, teknoloji üzerine korkularımız neden çoğu kez kadınlığa dair endişeler ile yer değiştirir? Yazı insansonrası yaratılış hikayelerinde kadın yalnızca erkek için yaratılan bir eş değil, aynı zamanda teknoloji ve makineleşmeyle gelen Platonik endişelerin dışavurulmuş hali olduğunu gösterir. Siborglar, yani organik ve mekaniğin karışımı canlılar üzerine en çok yazan kritiklerin feminist teorisyenlerdir. Bu, insan-makine alaşımının hem erkek-egemen ideolojinin hizmetinde, hem de ona radikal şekilde meydan okuma potansiyeline sahip olmasından kaynaklanır. Bu yazıda, bir yandan bu yazarların bazılarının argümanlarına değinirken, bir yandan da yapay-kadın imgesinin tarihine, insansonrası endişelere ve bir örnek olarak günümüzün popüler tekno-distopyası Westworld dizisine değinilir. Sonuç bölümünde yazar, kadını kaotik, biçimsiz ve tehditkar imgelerle bağdaştıran kültürel anlayış için kadın cinselliği ve özgürlüğü birer tehdit unsuru olduğunu gösterir. Bu sosyo-kültürel endişe, teknofobya ile yer değiştirir. İşte tam da bu yüzden, siborg kurmaca yazını erkek değil kadın bedeniyle karmaşıklaşır. Robocop veya Transformers örneklerindeki gibi eril bir tekno-güç gösterisi yerine, ahlaki ve felsefi sorular soran (ve çoğunlukla bunları statükoyu yeniden üreterek cevaplayan) anlatılardır bunlar. Kurgu beden siborg ile, bedeniyle zaten kurgulanmış ve edimsel bir ilişki kuran kadın-insan benzer eril kaygıların özneleridir. Yazı, hem Westworld hem de diğer tekno-ütopyalarda, benimsediğimiz ataerkil ufkumuzdan kaçan, kazara bir başka empati dinamiği olduğunu gösterir: kaosu çağıran, biçimsizliğiyle bizi korkutan, kontrol etmezsek bizi tehdit edecek bu biyo-makina-insan figürleri ile kadınlar arasında, kastedilmemiş ve hatta istenmeyen huzur bozucu bir alt metin.
2018
Ozen Nergis Dolcerocca
File in questo prodotto:
Eventuali allegati, non sono esposti

I documenti in IRIS sono protetti da copyright e tutti i diritti sono riservati, salvo diversa indicazione.

Utilizza questo identificativo per citare o creare un link a questo documento: https://hdl.handle.net/11585/830671
 Attenzione

Attenzione! I dati visualizzati non sono stati sottoposti a validazione da parte dell'ateneo

Citazioni
  • ???jsp.display-item.citation.pmc??? ND
  • Scopus ND
  • ???jsp.display-item.citation.isi??? ND
social impact